Alman basınından özetler
8 Temmuz 2013Frankfurter Rundschau gazetesi casusluk skandalıyla ilgili yorumunda Alman hükümeti sözcüsü Steffen Seibert'e yükleniyor. Steffen Seibert, konuyla ilgili açıklamasında Alman Dış İstihbarat Teşkilatı'nın (BND), Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) ile işbirliği yaptığını doğrulamış, ancak bu konuda ayrıntıya girmekten kaçınmıştı. Seibert, 'istihbaratı ilgilendiren' konular olduğu için kamuoyunun değil, Federal Meclis'in yetkili kurulunun bilgilendirildiğini söylemişti. Gazetenin yorumu şöyle:
"Bir hükümet sözcüsü böylesi bir vicdani çatışmaya girebilir mi? Söz konusu Steffen Seibert olduğunda insan bunu ihtimaller dahilinde görmek istiyor. Dün NSA skandalıyla ilgili son gelişmeler konusunda sanki Seibert'in içindeki o eski kendini doğruları ortaya çıkarmak için sorumlu hisseden gazeteci açığa çıktı... Konu sadece Seibert’in eski mesleğinin bir ilkesi olan 'gerçeği açığa çıkarmanın' tam tersini yapması değil. Burada konu bundan daha fazlası. Burada konu demokrasi."
Halle’de yayımlanan Mitteldeutsche Zeitung’un aynı konudaki yorumu ise şöyle:
"Bir demokraside, dost bir ülkenin kendi vatandaşlarının verilerine sınırsız erişimi diye bir şey söz konusu olamaz. Ancak bu vatandaşları temsil eden bir sözcünün kamuoyunda gizli anlaşmalarla ilgili bilgilerin kendilerine değil, Federal Meclis'in gizli bir komisyonuna verildiğini söylemesi ise bundan daha da olmaması gereken bir durum… Bu Almanlara kalkıp kendi işlerinin onları ilgilendirmediğini söylemekten başka bir şey değil. Asıl böyle bir cümle bir demokraside asla olamaz!"
Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi ise yorumunda Almanya İçişleri Bakanı Friedrich’in ABD ziyaretinin boşa yapılmış bir ziyaret olduğunu savunuyor:
"İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich bu ABD seyahatinden tasarruf edebilirdi. Zira Washington'da, Berlin'de bildiğinden daha fazla bir şey öğrenme şansı çok düşük. Terörle mücadele başlığı altında Amerikan yönetimi posta ve telefon gizliliğine karşı her türlü müdahaleyi haklı çıkaracaktır. Barack Obama da ABD için güvenliğin önem sıralamasında özgürlükten daha yüksek bir konumu olduğunu daha yeni onayladı. Bu incelikli düşünce büyük ihtimalle bizde de büyük onay alacak. Alman makamlarının Hamburg'daki radikal İslamcı terör hücresini ve bu grubun lideri, 11 Eylül 2001'de İkiz Kulelere çarpan iki uçaktan birini kaçıran Muhammed Atta'yı fark etmemiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Almanya'nın bu konudaki kabahatinden dolayı biraz daha mahçup olması gerekirdi."
Frankfurt’ta yayımlanan Märkische Oderzeitung ise Mısır’da yaşanan gelişmeleri taşıyor yorum sütunlarına:
"Eğer Müslüman Kardeşler'in direniş çağrıları ciddiyse -ki bu korkulacak bir durum-, en kötü olasılığın hesaplanması gerekli. Sahip oldukları duygular dizisine iktidarlarının ellerinden alınmış olmasının yarattığı hayal kırıklığının hâkim olması anlaşılabilir. Ancak bu sakallı fanatik taraftarların ordunun bu tutumunun derin temellerinin ne olduğu konusunda sadece bir idrak kıvılcımı geliştirebilmelerinin büyük yardımı olurdu. Zira (orduyu) harekete geçiren Mursi'nin siyasi iflası, seçim zaferini Mısır toplumunu İslamlaştırmak için kendine verilmiş bir yetki zannetmesi ve ülkenin ekonomik problemlerine yanıt bulamamasıydı; tabii o da aramaya zahmet ettiyse."
©Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Banu Wöltje
Editör: Başak Özay