Alman basınından özetler
19 Şubat 2013Die Welt gazetesi Federal Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger’in Almanya’daki Türklerin çifte vatandaşlık alabilmelerinden yana görüş bildirmesini memnuniyetle karşılıyor.
"Almanya’da doğup büyüyen Türk gençlerin, 23 yaşına gelinceye kadar hangi ülkenin vatandaşı olmak istediğine karar vermesini zorunlu kılan yasanın değiştirilmesi için birçok sebep var. Hür Demokrat Partili Adalet Bakanı, gençlerin seçim yapmak yerine her iki pasaporta da sahip olması gerektiği konusunda çok haklı. Zira giderek yaşlanan Almanya’nın vasıflı gençlerden feragat etme lüksü bulunmuyor. Sadece sosyal devletin sunduğu imkanlar nedeniyle Almanya’da yaşayanlar, zaten burada kalmaya devam edecektir. Diğer göçmenlere ise Almanya'yı daha cazip hale getirmek için bizlerin bir şeyler sunması gerekiyor: Onları hayatlarının şansını bizde bulacaklarına inandırmamız gerek. Gelsenkirchenli bir genç, bunu çoktan yaptı bile. Mesut Özil’i Türkiye de istedi ama o Alman Milli Takımı’nda karar kıldı. Zira biz daha iyi bir takıma sahibiz.”
Münih’te çıkan Münchener Merkür gazetesi, yorum sütunlarında, boyutları giderek büyüyen at eti skandalında nasihat üzerine nasihat veren politikacıları sert bir şekilde eleştiriyor.
"Zaten tüketiciler de tam bu nasihatı bekliyordu. Ülkenin her yerinde politikacılar, ne yapacağını şaşırmış tüketiciye, ucuz kıymalı makarna yerine pahalı et satın almasını tavsiye ediyor. Bunun arkasında dile getirilmeyen şu suçlama yatıyor: Demek ki at eti skandalından suç örgütleri, dikkatsiz ticari gıda zinciri ve işi başından aşkın denetleme kurulları sorumlu değil. Aksine dolandırıcılara süpermarketlerde iş çıkaran ev hanımları sorumlu. Cebine giren her sentin hesabını yapan işçi semtlerinde, eminim insanlar bu öğütleri duymaya pek meraklıdır. Kendi vatandaşının parasını, gücünün sınırına dayanacak kadar kopar, ondan sonra da onların gidip ucuz gıda satın almasını hayretle karşıla. İşte asıl skandal budur!"
Düsseldorf'ta yayımlanan Handelsblatt gazetesi, Alman Belediyeler Birliği’nin son beş yıl içerisinde Romanya ve Bulgaristan’dan gelen 'yoksul göçmen' sayısının iki kattan fazla artması ile ilgili endişesini, şöyle değerlendiriyor:
"Bazı kentlerin Doğu Avrupa’dan gelen yoksul ve eğitimsiz göçmenlerle ciddi sorunlar yaşadığına yönelik haberler, büyük endişe yaratıyor. Bu göçmenler arasında işi, sağlık sigortası olmayan, insafsız işverenlerce ağır koşullarda çalışmak zorunda bırakılan, suça itilen, çocukları yurtlara teslim edilmek zorunda bırakılan birçok Roman da bulunuyor. 2014 yılında Bulgaristan ve Romanya vatandaşlarının AB’de serbest dolaşımdan yararlanmaya başlayacak olmasının, Alman Belediyeler Birliği’nde bu sorunların tırmanması endişesini uyandırması, kesinlikle anlaşılabilir bir durum. O nedenle belediyelerin, sorunların çözümü için federal hükümet ve eyalet yönetimlerinden yardım istemesi de anlaşılabilir. Sonuçta AB genişlemesi kapsamında bu sorunu belediyelerin başına yıkan ve sorunun çözümünde onları yalnız bırakan da federal hükümet ve eyalet hükümetlerinin kendisi.”
Süddeutsche Zeitung ise bir başka önemli gelişmeye değiniyor. Gazete, Anayasa Mahkemesi’nin eşcinsel çiftlerin evlat edinme imkânlarını kısıtlayan yasayı, eşitlik ilkesine aykırı bulmasını yorum sütunlarına taşıyor:
"Eşcinsel çiftlerin heteroseksüel çiftlerle tamamen eşit haklara sahip hale gelmesi konusunda kapsamlı toplumsal bir tartışma gerekli. Yasal düzenlemeye bu tartışmalar eşlik etmeli. Hiçbir mahkeme bu tartışmanın yerini tutamaz. En yüksek mahkeme bile. Zira evliliği sonsuz bir müessese, Tanrısal bir dünya düzeni olarak gören kişiye ne yasa koyucu ne de Anayasa Mahkemesi ders verebilir. Ama eşcinsel evliliklerinin medenî hukukta tanınması, evlilik müessesinin sonu anlamına gelmez. Vatandaşlar değiştiği gibi medenî evlilik de değişiyor. Önemli olan ve değişmemesi gereken, insanların partner olarak seçtiği kişiler için sorumluluk üstlenmeleri.“
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Başak Demir
Editör: Beklan Kulaksızoğlu