1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'da neden hükümet krizi yaşanıyor?

Sabine Kinkartz
6 Kasım 2024

Almanya'da üç yıl önce kurulan koalisyon büyük bir heyecanla göreve başlamıştı. Ancak aralarındaki uyum geçen yıl Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bir karara kadar sürebildi.

https://p.dw.com/p/4mikE
Görevden alınan Maliye Bakanı Lindner, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck yan yana ayakta duruyor
Görevden alınan Maliye Bakanı Lindner, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck Fotoğraf: Michael Kappeler/dpa/picture alliance

Federal Anayasa Mahkemesi, geçen yıl 15 Kasım 2023'te, hükümetin hazırladığı bütçenin borç freni kanunu ile çeliştiğini ve kısmen anayasaya aykırı olduğu kararına vardı ve bu karar sonrası Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve liberal çizgideki Hür Demokrat Parti'den (FDP) oluşan koalisyon, bazı icraatları için  planladıkları mali koşullardan mahrum kaldı.

Anayasa Mahkemesi'nin kararı 60 milyar euro büyüklüğünde bir kaynakla ilgiliydi. Almanya Federal Meclisi, korona döneminde salgınla mücadele amacıyla dönemin hükümetine kredi kullanma yetkisi vermiş ancak söz konusu kredinin tamamı kullanılmamıştı. Üçlü koalisyon da iktidara geldikten bu 60 milyar euroyu iklim ve enerji politikalarının finansmanına harcamaya karar verdi. Ama bu, Federal Anayasa Mahkemesi tarafından Alman Anayasası'na aykırı bulundu.

60 milyar euro ideolojik karşıtlıkları gölgeledi

Liberalizmin Alman siyasetindeki temsilcisi FDP yurttaşın bireysel sorumluluğunu savunan ve bunun korunması gerektiğini düşünen bir parti. Devletin sadece çok özel durumlarda müdahil olması tezini benimseyen FDP, mali konularla ilgili alanlardan ise devletin olabildiğince çıkarılmasını talep ediyor. Yapılan son federal parlamento seçiminden önce bütçenin iyileştirilmesini seçim vaadi olarak sunan FDP, anayasada yer alan borç freni maddesine de uyulacağı sözünü vermişti.

Görevden alınan Maliye Bakanı Christian Lindner
Görevden alınan Maliye Bakanı Christian Lindner Fotoğraf: JOHN MACDOUGALL/AFP

SPDile Yeşiller ise özünde güçlü bir devletten yana olan, sosyal politikalara ve iklimi koruma çabalarına büyük kaynak ayırmak isteyen, siyasetin sol kanadındaki partiler.

Korona kredilerinden kalan ve federal bütçenin dışında olan 60 milyar euroluk kaynak, koalisyonu oluşturan partiler arasındaki temel ideolojik farklılıkların aşılmasını sağlamış ve üçlü koalisyon hükümetinin mali temelini oluşturmuştu. Zira bu sayede hem bütçede tasarrufa gidilebilecek hem de buna rağmen SPD ile Yeşiller'in vaadi olan sosyal ve iklim politikaları hayata geçirilebilecekti.

Birbirine benzemeyen ortakların ilk tökezlemesi 

Koalisyonun büyük projeleri vardı:

Almanya iklim koruma alanında dünyada öncü olacak ve ülke genelinde 400 bin yeni konut inşa edilecekti. Sosyal devlet modernize edilecek, işsizlik parası vatandaşlık parasına çevrilecek, çocukların temel ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılandığı "Temel Çocuk Güvenliği" ile hisse senedi fonlarına endeksli emekli maaşı sistemine geçilecekti. Ayrıca emekli maaşı seviyesi yüzde 48'de sabit tutulacak, asgari ücret artırılacak ve araştırma-geliştirme çalışmalarına daha fazla kaynak ayrılacaktı.

Üç partinin ittifakı başlarda gayet iyi de gidiyordu.

Kurulacak olan hükümetin çokça hedefi vardı. Koalisyon sözleşmesinin kamuoyuna tanıtımı esnasında, müzakerelere damga vuran bu kadar farklı bakış açısı ve düşüncenin "zenginleştirici" olduğu belirtilmiş ve "karşıtlıkların birbirini tamamlayabileceğinden" söz edilmişti.

Almanya'da şu anda hükümette olan koalisyona partilere atfedilen kırmızı, yeşil ve sarı renklerinden dolayı "trafik ışığı koalisyonu" da deniyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da bu benzetmeden yola çıkarak başkent Berlin'de Potsdam Meydanı'na dikilen ilk trafik lambasından söz etmiş ve "Yurttaşlar o zaman da bunun bir işe yarayıp yaramayacağı konusunda kuşkuluydu. Burada birbirine uyan şeyler bir araya geldi" demişti. Scholz ayrıca kurulan ittifakı "göz hizasında bir koalisyon" olarak nitelendirmişti. 

Açıklamalar sertleşiyor, krizler artıyor

Koalisyon kurulurken dile getirilen, kamuoyuna geçici değil gerçek çözümler sunulacağına dair verilen vaat, henüz hükümet 100'üncü gününü doldurmadan bozuldu.

Diğer yandan Federal Almanya tarihinde de hiçbir koalisyon aynı anda bu kadar büyük sorunlarla mücadele etmek zorunda kalmamıştı. Korona pandemisi bir kez daha kendini göstermiş, Rusya Ukrayna'ya saldırmış ve doğal gaz ile petrol tedariği kesildiği için Almanya kendini bir enerji krizinin içinde bulmuştu.

Koalisyon içindeki ilk çatlak ise Maliye Bakanı Christian Lindner'in bir anda aşırı derecede artan benzin ve dizel fiyatları sebebiyle otomobil kullanıcılarına devlet tarafından depo doldurma desteği sağlanması önerisi ile oluştu. Konunun kendileri ile hiç iştişare edilmeden paylaşılmasına kızan Yeşiller, Lindner'in önerisine net bir dille karşı çıktı ve bunu da kamuoyunun duyacağı şekilde yaptı.

Ekonomi Bakanı Robert Habeck
Ekonomi Bakanı Robert Habeck Fotoğraf: Sina Schuldt/dpa/picture alliance

O günden sonra koalisyon içindeki ahenk giderek azaldı ve kullanılan dil de sertleşti. Kalorifer Yasası, Vatandaşlık Parası, Borç Freni, İltica ve Göç... Her konuda taraflar birbiri ile çatışmaya başlarken yaşanan kavgalar siyasi çalışmaların önüne geçer oldu. Halk da bu durumu, hükümete verdiği desteği giderek azaltarak cezalandırdı ve koalisyon muazzam bir itibar kaybı yaşadı. SPD-Yeşiller-FDP koalisyonu gelinen noktada, Federal Almanya tarihinin en az destek gören hükümeti haline geldi.

Ortaklar arasındaki görüş ayrılıklarının temelinde mali konular var.

Borç Freni Yasası, SPD ile Yeşiller'i uzun süredir rahatsız ediyor. Ukrayna Savaşı, Kiev'e sağlanan maddi yardımlar ve silah desteği, sığınmacıların bakımı, Alman ordusuna gerekli olan yatırımlar, Almanya'da birçok yerde çoktan zamanı gelen altyapıyı yenileme çalışmaları. Harcama gerektiren başlıkların listesi her geçen gün uzuyor. Ancak Maliye Bakanlığı'nı elinde bulunduran koalisyonun küçük ortağı FDP tasarruf politikasından geri adım atmıyor.

Eyalet seçimlerinde yenen tokat ve artan baskı

Federal Anayasa Mahkemesi'nin Kasım 2023'te aldığı, 60 milyar euroluk kaynağın kullanılamayacağına dair karar da FDP'nin tavrını değiştirmedi. Küçük ortağın bu uzlaşmaz tavrına karşı SPD ile Yeşiller'in direnişi ise giderek sertleşti. 2025 bütçesi ile ilgili görüşmeler, federal parlamentoya 12 milyar euro açık veren bir bütçe sunulması ile sonuçlandı.

Buna paralel olarak Almanya'nın üç doğu eyaletinde parlamento seçimleri yapıldı. SPD, Yeşiller ve FDP, Thüringen ile Saksonya'da, Federal Almanya tarihinde hükümet partilerinin aldığı en az oyu alarak olumsuz anlamda bir rekorun sahibi oldular. Bu üç eyaletten sadece Brandenburg'ta, SPD sürpriz bir atakla sandıktan birinci parti olarak çıkmayı başardı. FDP ise her üç seçimde adeta sandığa gömüldü ve eyalet parlamentolarına açık farkla giremedi.

Uzlaşma çabaları ortadan kalktı

Bu seçimlerin ardından FDP'nin lideri Lindner, ortaklarına bir nevi ültimatom vererek 2024'ün güz aylarının "kararlar sonbaharı" olması gerektiğini dile getirdi ve tartışmalı tasarıların da bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği konusundaki ısrarını ifade etti.

Lindner'in bu tavrından hoşnut olmayan SPD Eş Genel Başkanı Saskia Esken ise Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung (FAS) gazetesine verdiği demeçte, FDP'nin tavrını provokasyon olarak nitelendirerek koalisyonun küçük ortağını "çaresiz" bir şekilde yeniden halk nezdinde itibar kazanmaya çalışmakla itham etti. Esken, Lindner'in "kararlar sonbaharı" açıklamasını da sert bir dille eleştirdi ve "Bu tarihler ve ültimatomlarla yapılan hokkabazlık, kumarcılara özgü bir tavrın dışavurumudur" dedi.

Gelinen noktada da ise Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD'deki seçimlerin ardından Maliye Bakanı Christian Lindner'i görevden aldı. Şimdi Almanya'da erken seçim yapılıp yapılmayacağı tartışılıyor.

DW Türkçe'ye VPN ile nasıl erişebilirim?