"Frontex Balkan rotasını nasıl kapalı tutacak?"
25 Eylül 2016Die Welt'te Makedonya - Yunanistan arasındaki rotanın kapalı kalması rolünü üstlenen AB Sınır Koruma Ajansı (Frontex) ile Avrupa Birliği arasındaki işbirliğinin şüpheli yanlarına dikkat çekiliyor:
‘‘15 Eylül'de Yunanistan Göç Bakanı Mouzalas, Frontex Direktörü Fabrice Leggeri'ye bir mektup kaleme aldı. Bu mektupta Atina, Frontex'ten kendi ülkesinde Makedonya sınırında, Arnavutluk'a alternatif kaçış rotalarında ve Ege'de olmak üzere kapsamlı bir ek kontrol gücü oluşturulmasını istedi. Bu talepten beri de her şey hızla ilerliyor. Ek kontrol güçlerinin oluşturulacağına şüphe yok. Frontex Yunan yetkilileriyle sıkı bir işbirliği içinde çalışıyor. Bir risk analizi hazırlıyorlar. Ancak yine de cevapsız kalan birçok soru var: Kaç tane görevli gerekli? Ülkeden ayrılışta yapılan kontroller nasıl olacak? Sınır kontrolde Frontex hangi somut rolü üstlenecek? Ana soru ise Frontex'in gelecekte Avrupa Birliği adına Balkan rotasını nasıl kapalı tutacağı.‘‘
Rheinpfalz am Sonntag gazetesi, Avrupa Birliği üye devletlerinin sığınmacı krizinde tek ses olmaktan uzak olduğuna vurgu yapıyor:
"Avusturya Başbakanı Kern ve diğerlerinin vermek istedikleri tek mesaj şuydu: ‘Balkan rotasından artık göç olmasın' ya da daha açık ifade etmek gerekirse: ‘Artık mülteci istemiyoruz‘. Sınırlar kapalı, kapılar duvar, Doğu Avrupa bahtiyar bir biçimde kendini soyutlarken Yunanistan, İtalya, İsveç ve Almanya ise sığınma başvurusunda bulunan yüz binlerce kişinin başvurularının nasıl değerlendirileceğini beklemek zorunda. Ortak çözümlerin önemine dikkat çeken Avrupa Birliği Göç, İçişleri ve Vatandaşlık Komiseri Dimitris Avramopoulos'un ifadeleri adeta ıssız yardım çağrısı gibi geliyor kulağa. Sığınmacıların adil kriterlere göre paylaştırılmasına karşı çıkan Birlik ülkelerine yönelik, ‘Dayanışma çok seçenekli bir menü içinde gelmiyor‘ diyor Avramopoulos, ki, bu bir gerçek."
Tagesspiegel'de ise Almanya'da AfD'nin yükselişiyle yeniden gündeme gelen yabancı düşmanlığına karşı fikri beyan eden kiliselerin politikaya dahil olması ve din ile siyasi çizgi arasında bağlantı kurması eleştiriliyor.
"Kiliselerin politik tutumunun da bir sınırı var. Kimi piskoposlar bu sınıra son zamanlarda oldukça fazla yaklaştı. Bu sınır, fikir ayrılıklarının görüldüğü yerde aşılmış olur. Biri farklı düşündüğü için bir başkasının Hristiyanlığını sorgulamaya başladığında. Köln Başpiskoposu Kardinal Rainer Maria Woelki kısa süre önce yaptığı açıklamada Almanya için Alternatif Partisi'ne yönelik ‘Hristiyanlar yabancı düşmanlığını seçemezler' demiş ve partinin programının İncil ile yan yana getirilerek yeniden düşünülmesini önermişti. Bu önermenin tersi düşünülürse, ‘AfD'ye oy verenler Hristiyan değildir' anlamı çıkıyor. Ne var ki Hristiyanlık bir politik duruşa bağlı olamaz".
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Sinem Özdemir