Dünyayı saran bela: AIDS
1 Aralık 2004Bu virüs habis bir ur gibi sarıyor ve artık halkın birkaç yıl öncesine kadar hastalığın adını bile duymadığı Hindistan, Çin ya da Rusya gibi ülkeleri de pençesine geçirmiş bulunuyor. Virüsü taşıyanların sayısı 40 milyonun üzerinde. Hastaların büyük çoğunluğu da dünyanın en fakir ülkelerini barındıran Afrika’da yaşıyor. Ancak insanlık, AIDS’in fakir hastalığı olduğu yanılgısına düşmemeli.
AIDS’in sadece tıbbi yöntemleri değil, aynı zamanda global boyuttaki siyasi ve kültürel mücadeleyi de gerektiren büyük bir bela olduğu düşüncesine kendimizi alıştırmalıyız. Sorun da burada yatıyor. AIDS’in yayılması, değer yargılarıyla, günlük hayattaki davranışlarla ve beşeri ilişkilerin şekillendirilmesiyle ilgili. Dünyanın neresinde olursa olsun...
Hastalığın acısını da en çok kadınlar çektiğinden, AIDS’in cinsel alışkanlıklarla, şiddete yatkınlıkla, başkaları üzerinde tahakküm kurma güdüsüyle ve sınırsız özgürlük arayışıyla yakından ilgisi olduğu anlaşılıyor. Batıl inanç, kaba kuvvet ve yanlış yorumlanan sınırsız özgürlük anlayışı cinsel ilişki sırasında kan dökülmesine yol açıyor ve prezervatif de kullanılmıyorsa, AIDS’e davetiye çıkarılıyor demektir.
Bu herkes için geçerli. Zengin, fakir, Hristiyan, Müslüman, Budist, Hindu herkes için. Ama bu aynı zamanda da bütün kültürlerin barındırdığı saygı, insan haysiyeti ve hayatın dokunulmazlığı gibi olumlu davranış normlarının teşvik edilmesi gerektiğini de gösterir. Virüsün yayılmasını önlemek için bütün kültür çevrelerinin AIDS hastasına öngördüğü müeyyidelerin de uygulanması şarttır.
AIDS ile mücadeleye yılda 4.7 milyar Euro harcanıyor. Ama bu yetmez. AIDS ile mücadele fonundaki paranın büyük bölümünün cinsiyet, suistimal ve şiddet olguları arasındaki bağlantının kadınlara anlatılmasında kullanılması gerekir. AIDS ile etkili mücadele ancak bu yoldan yürütülebilir. Bu bela, sadece teknoloji ve tıptaki ilerlemeyle savuşuturulamaz."