Kulaçatan: Erdoğan zaafları kullanıyor
28 Haziran 2018Frankfurt Goethe Üniversitesi siyaset bilimci Meltem Kulaçatan, Almanya'da oy kullanan Türk seçmenlerin çoğunluğunun AKP'ye oy vermesiyle alevlenen tartışmaları DW Türkçe'ye değerlendirdi. Kulaçatan, "'Almanya çok özgürlükçü, çok liberal, nasıl olur da AKP'ye oy veriyorlar?' sorusu soruluyor. Evet Almanya özgürlükçü ve liberal ama fiiliyata baktığımızda ayrımcılık olduğunu, tüm Türklerin bunlardan yararlanmadığını görüyoruz" diye konuştu.
Siyaset bilimci Kulaçatan, belirli çevrelerde yaşamayan Türklerin, Alman sistemini ne liberal, ne özgürlükçü ne çoğulcu ne de eşitlikçi olarak yaşayabildiğini, AKP'nin Almanya'da dışlanmış, ayrımcılığa uğramış bu kesimleri, 'Siz değerlisiniz, önemlisiniz, ezik değilsiniz' mesajlarıyla çekebildiğini söyledi. Kulaçatan, "Recep Tayyip Erdoğan bu zaafları kullanıyor" dedi. Frankfurt Goethe Üniversitesi'den öğretim üyesi Meltem Kulaçatan'a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: 24 Haziran seçimlerinde Almanya'daki Türk vatandaşlarının büyük çoğunluğunun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, AKP'ye oy vermiş olması, Alman medyasında ve siyaset dünyasında yoğun tartışmalara yol açtı. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Meltem Kulaçatan: 'Almanya'daki Türklerin çoğunluğu AKP'ye oy veriyor' şeklindeki söylem, benim kanaatimce siyasi bir argüman olarak kullanılıyor. Oysa rakamları doğru bir şekilde mercek altına almamız lazım. Almanya'da yaşayan ve seçme hakkı olan Türk vatandaşlarının sadece yüzde 45,7'si sandığa gitti. Sandığa gidip oy kullananlar içinde çoğunluk oyunu AKP'ye, Recep Tayyip Erdoğan'a verdi. Evet Hollanda, Almanya, Belçika gibi ülkelerde durum bu. Ama 'Türklerin çoğunluğu AKP'ye oy veriyor' demek, yanlış bir söylem.
DW Türkçe: Almanya'da bazı siyasetçiler, buradaki Türk toplumunun, Türkiye siyasetine büyük ilgi duymasını, "Almanya'ya uyum sağlayamadılar" şeklinde yorumluyor. Bu yorumlara katılıyor musunuz?
Kulaçatan: Ben öyle yorumlamıyorum. Türkiye, Almanya’daki Türkler için memleket. İnsanların Türkiye ile mesleki olarak, ailevi olarak bağı var, siyasetiyle ilgilenmeleri son derece doğal. Küreselleşmiş dünyada, yaşamakta olduğumuz modern çağın olağan bir özelliği. İnsanın birden fazla vatanı olabilir. Ayrıca Türkiye siyasetiyle ilgilenenlerin uyumu sorgulanıyorsa şu unutulmamalı: Bu insanların Almanya'da işleri var, çalışıyorlar, okuyorlar, çocukları burada büyüyor, burada evleniyor, burada vefat ediyorlar… Bundan daha fazlasında konu asimilasyona kayar. Benim tavsiyem bunun daha doğal olduğunun kabul edilmesi, buna esnek bakılması.
DW Türkçe: Aslında AKP'nin iktidara geldiği ilk dönemde Alman siyaseti ve medyasında da pozitif bir bakış vardı. Son yıllarda eleştirilerin artmasında, Almanya'daki Türk seçmenlerin AKP'ye desteğinin sorgulanmasında başlıca neden, Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti, insan haklarının gerilemesi değil mi?
Kulaçatan: Evet, Almanya'da kimler kime oy verdi tartışmalarından bağımsız olarak şu gerçeği de göz ardı etmemeliyiz. Türkiye iki yıldır olağanüstü hal var. Bu koşullarda, özgürlüklerin, özgür seçim iradesinin olmadığı bir ortamda zaten seçimlere, toptan sistem değişikliğine gidilmemesi gerekiyordu çünkü insanlar hür iradeleriyle, özgürce bir tercih beyan ettiklerini de söyleyemeyiz.
DW Türkçe: "Uyum sağlamamış olanlar AKP'ye oy veriyor" argümanını çok sık duyuyoruz. Bu argümanı destekleyen bilimsel çalışmalar var mı?
Kulaçatan: Bu spekülatif, bununla ilgili elimizde araştırmalar yok. Gidip Türkiye kökenlilere 'niye oy kullanmıyorsunuz?' ya da 'kime, neden oy veriyorsunuz?' diye sormadık ki hiç.
DW Türkçe: Almanya'da ve Avrupa'daki Türk seçmenlerin oy verme davranışları, ne ölçüde onların sosyo-ekonomik özellikleriyle, göç geçmişleriyle bağlantılı?
Kulaçatan: İş kaynaklı göç geçmişi olan kişilerin AKP’ye daha çok oy verdiği, yüksek eğitim düzeyli kişilerde bunun farklı olduğunu görebiliyoruz. Ayrıca 80'lerde siyasi ilticacı olarak gelenlerin AKP'ye oy vermediğini İsviçre’deki araştırmalardan biliyoruz. Almanya'ya gelen göçmenler, ağır işlerde, üretimde çalıştı. Uzun süre de ne Türk ne de Alman siyasetçilere seslerini duyurabildiler. Erdoğan tam bu noktada etkili oldu.
DW Türkçe: Bunu biraz açabilir misiniz? Erdoğan'ı ve AKP'yi, seçmenler için cazip kılan nedir?
Kulaçatan: AKP, Recep Tayyip Erdoğan 2006 senesinde siyasi ve stratejik açıdan önemli bir adım atarak, 'siz gurbetçi değil, Türkiye’nin bir parçasısınız, vatandaş olarak oy kullanabileceksiniz' mesajını vermişti. Duygu ve algı faktörleri, sosyo ekonomik etkenlerin ötesinde psikolojik etkenler de rol oynuyor. Almanya'da dışlanmış hisseden Türklerin Anadolu ruhlarına, 'Siz değerlisiniz, önemlisiniz, ezik değilsiniz' mesajlarıyla seslenebiliyor. Bir dönem güçlü Osmanlı İmparatorluğu söylemine atıf yaparak güçlü olma özlemine oynuyor. Oysa gerçek şu: Türkiye’de ekonomi çok zor durumda ama buradaki Türkler bu güçlükleri yaşamıyor, bu güçlüklerden doğrudan etkilenmiyor. Burada yine küçük esnafın da ceplerini doldurarak kitlelere ulaşabiliyorlar. AKP Avrupa'da çok güçlü bir şekilde örgütlü.
DW Türkçe: Avrupa genelinde örgütlü, eski adı UETD olan Uluslararası Demokratlar Birliği’ni (UİD) kastediyorsunuz…
Kulaçatan: Boşluk varsa doldurulur, AKP'nin yaptığı bu. UID'dekilerin büyük kısmı Hristiyan Demokrat Parti üyesi, ya da yakın. Niye dönüp onlara sorulmuyor, ne yaptıklarına bir göz atılmıyor acaba? Bu bence ilginç bir durum. Öte yandan AKP geçmişte bir dönem çok yoğun olarak Gülen hareketiyle çalıştı, Türkiye dışında örgütlenme konusunu onlardan öğrendi. Başlarda ortak bir çalışma, bir birliktelik olduğu için ABD'de, Avrupa'da, Almanya'da örgütlenildi… Zaten rahmetli Uğur Mumcu bunu 40 yıl önce söylemiş, bu konuda uyarmıştı. Cemaatlerin Türkiye'de ve Avrupa'da canlanacağını, güç kazanacağını öngörmüştü. Aslında 10-15 senedir işte böyle bir sürece tanıklık ediyoruz.
DW Türkçe: Yeşiller Partili Cem Özdemir, seçim sonrasında Almanya'da kutlama yapan Erdoğan taraftarlarını sağcı popülist AfD'lilere benzetti. Sözleri pek çok çevreden sert eleştiriler de aldı. Aslında Özdemir’in böyle bir genellemeyle, popülist bir söylemle AfD'nin peşinden gittiğini söyleyenler oldu. Siz Özdemir'in sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kulaçatan: Siyaset bilimci olarak onu anlayabiliyorum ama bu çıkışının çok sert ve yanlış olduğunu düşünüyorum. Elbette AfD ile AKP’nin programlarına, söylemlerine baktığınızda benzerlikler var. Her ikisi de liberal olmayan, özgürlükçü olmayan demokrasi anlayışına sahip. Ama Türk kökenli seçmenleri AfD'lilerle aynı kefeye konmasını doğru bulmuyorum. Çünkü motivasyonlar farklı. AfD açıkça Müslüman karşıtı, ırkçı bir parti. Oysa şu kesinlikle gözardı edilmemeli. Türk kökenli insanlar, belirli çevrelerde yaşamıyorlarsa eğer, Alman sistemini ne liberal, ne özgürlükçü ne çoğulcu ne de eşitlikçi olarak yaşayabiliyorlar.
DW Türkçe: Bu bağlamda akıllara önlenemeyen, tüm boyutlarıyla da aydınlatılamayan ırkçı NSU cinayetleri geliyor…
Kulaçatan: Kastettiğim tam da bu. 10 kişi öldürüldü ve dava hala çözülmedi. Kurban yakınlarının avukatlarından Mehmet Daimagüler ateş püskürüyor… Buradaki Türkler de bunun farkında gayet tabii ki. 'Almanya çok özgürlükçü, çok liberal, nasıl olur da AKP'ye oy verilebiliyor' sorusu soruluyor. Evet Almanya özgürlükçü ve liberal ama fiiliyata baktığımızda ayrımcılık olduğunu, tüm Türklerin bunlardan yararlanmadığını görüyoruz. Örneğin genç, eğitimli Türk ya da Arapların iş bulmaktan daha büyük zorluklar yaşandığı araştırmalarla ortaya kondu. Recep Tayyip Erdoğan'ın da işte içgüdüsü çok yüksek, ve bu zaafları kullanıyor tabii ki.
Değer Akal
© Deutsche Welle Türkçe