Suriye'nin Lübnan politikasındaki yeri
27 Ekim 2004Lübnan’da 1975 ile 1990 yılları arasında süren iç savaşta Müslümanlar ile Hristiyanlar birbirini öldürmekle kalmadı, ülke harabeye döndü. Komşu ülke Suriye ise bu durumu, Lübnan’da etkili olmak için bir fırsat olarak gördü. Beyrut politikasını büyük ölçüde Şam hükümetinin belirlediği artık sır değil. Bu durumu kabullenemeyen Başbakan Refik Hariri pes ederek geçtiğimiz hafta istifasını sundu.
Ortadoğu’nun en hoşgörülü ülkesiydi
Oysa ki Lübnanlılar, 1975’e kadar, Müslümanlar ile Hrsitiyanların birarada kardeşçe yaşadığı Ortadoğu’nın en hoşgörülü toplumlatından sayılırdı. Ancak o zamanlarda da su yüzüne çıkmayan huzursuzluklar mevcuttu. Örneğin Hrsitiyanlar, azınlıkta olmalarına rağmen, hükümet içinde ağırlıktaydılar, Müslümanlar’ın ise sözü hemen hiç geçmiyordu. Derken Filistin Kurtuluş Örgütü’nün gitgide radikalleşen üyeleri ülkeye sızmaya başladı. 1975 yılında 26 Hristiyan askerin öldürülmesi ile şiddet olayları patlak verdi ve kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. Komşu Suriye ise içsavaşın başlamasından bir yıl sonra, 1976’da ordusunu Lübnan’a yolladı.
Şam’ın kışkırtması
Beyrut poltikasını kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye başlayan Şam, kısa sürede ülkedeki siyasi partileri, ezeli düşmanı İsrail’e karşı kışkırtmaya başladı. Ordusu İsrail ile savaşacak kadar güçlü olmayan Suriye, Lübnan’ın güneyinde İsrail’e karşı saldırılar düzenlemesi için Hizbullah örgütüne destek verme yolunu seçti. Şam’ın ülke politikasında etkisi gitgide arttı. Günümüze kadar Lübnan’da bir Devlet Başkanı Suriye’nin rızasını almadan başa gelemedi. Şimdiki Cumhurbaşkanı Emile Lahud, iç savaşta Suriye ordusu ile omuz omuza savaşmış bir Hristiyan. 1998 yılında başa getirilen Lahud Şam yönetiminin kuklası olarak görülüyor. Alman Goethe Enstitüsü’nden Carsten Wieland,
”Bir yanda Lübnan politikasında ipler Suriye’nin elinde. Diğer yandan Şam yönetimi, Lübnan’da hala 14 bin kadar asker bulunduruyor. Lübnanlılar ise tabi ki, Suriyelilerin derhal ülkelerinin terk etmesinin istiyor" diye konuşuyor.
Hariri de durumdan rahatsız
Bu durumdan rahatsızlık duyan sadece halk değil, aynı zamanda geçtiğimiz hafta istifasını sunan eski Başbakan Refik Hariri. Genç yaşlarda Suudi Arabistan’a göç eden Hariri emlak işinden büyük bir servet elde etmiş. Hariri, 1990’da yeniden imar çalışmalarına katılmak üzere ülkesine dönmüş ve çok geçmeden Başbakan olmayı başarmış. Alman Goethe Enstitüsü’nden Wieland’a göre Cumhurbaşkanı Lahud ve yıldızının barışmadığı Hariri arasındaki gerginlik aslında, hala bölünmüş bir görüntü sergileyen Lübnan’daki ortamı sembolize ediyor:
”Lübnan’da sivil toplumdan söz etmek olanaksız. Dini gruplara bölünen halk kendi kabuğuna çekilmiş durumda. Bu gruplar politik görüşler söz konsu olduğunda da kendi içlerine kapanıyor. Ama her politik değişimin bir parça belirsizlik ve güvensizliği de beraberinde getridiğini vurgulamak lazım.”
BM’den Suriye’ye uyarı
BM; Suriye’ye, Lübnan’daki birliklerinin geri çekme talebini yineledi. Ancak bu talep henüz yerine getirilmedi. Siyasi gözlemciler birliklerin birden geri çekilmesinin de ülkede otorite boşluğu yataracağı ve bölgede beklenmedik sonuçlara yol açabileceğini belirtiyor. Çünkü oluşacak boşluğun radikal İslamcılarca doldurulma tehlikesi mevcut. Her halükarda Lübnan’ın kendi kaderini belirleyebilmesinin daha çok zaman alacağı kesin.