Esad devrildi, Suriyeliler geri döner mi?
9 Aralık 2024Suriye'de radikal İslamcı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki silahlı gruplar, Halep ile başlattıkları saldırıların 10'uncu gününde Şam'a girdi, 13 yılı aşan kanlı iç savaşta bir dönem kapandı. Beşar Esad'ın ülkeden kaçtığı haberiyle de başta Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki Suriyelilerin geri dönüşü tartışılmaya başlandı.
Rejimi ele geçiren HTŞ öncülüğündeki gruplardan daha ilk saatlerde "Suriye artık özgür, Suriyeliler geri dönebilir" açıklaması geldi.
Suriye'de yeni bir sayfa açıldığını söyleyen Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da "Suriyelilerin güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanması için elimizden geleni yapacağız" diye konuştu.
Ancak sahadaki gelişmeler ve teknik zorluklar kitlesel bir tersine göç için henüz erken olduğuna işaret ediyor, uzmanlar acele edilmemesi konusunda uyarıyor.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan İltica ve Göç Merkezi (IGAM) Başkanı Metin Çorabatır'a göre dönüşlerin başlaması için en az bir yıllık hazırlık sürecine ihtiyaç var.
"Esad'ın devrilmesi Türkiye'den Almanya'ya Suriyeli göçmenler arasında bir heyecan dalgasına yol açtı" diyen Çorabatır birçoklarının dönüp evlerini, geride bıraktıkları akrabalarını görmek istediğini belirtti. Fakat Çorabatır, "riskler mevcut" uyarısında da bulundu: "Muhaliflerin kendi aralarında çatışıp çatışmayacağı, mayınlar, eski rejim yanlılarının bireysel saldırıları gibi potansiyel tehlikeler göz ardı edilmemeli."
Peki Türkiye'de kaç Suriyeli var ve ülkelerine geri dönmek istiyorlar mı?
Göçmen sayısı azaldı
Türkiye'deki Suriyeliler "geçici koruma" statüsüne sahipler. Göç İdaresi Başkanlığına göre ülkede 2,9 milyon kayıtlı Suriyeli bulunuyor. Bu sayı Suriye'deki iç savaş boyunca en çok 3,7 milyon olarak kaydedildi. Suriye'nin kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolündeki bölgelere geri göndermeler ve Avrupa'ya düzensiz geçişlerle Türkiye'deki göçmen sayısı da zamanla azaldı.
Suriyelilerin sayısının gerçekte 10 milyonu bulduğu gibi iddialar dile getirilse de uluslararası yardımların Göç İdaresi verisine göre hesaplandığını belirten Çorabatır, hükümetin sayıyı bilerek düşük göstermek veya göçmenleri kayıt altına almaktan kaçınmaktan bir çıkarı olmadığını söylüyor.
Türkiye şehirlerinde sevinç gösterileri
Beşar Esad'ın ülkeden kaçtığının duyulmasıyla İstanbul'dan Gaziantep'e Türkiye'nin dört bir yanında sokaklara çıkan Suriyeliler kutlama yaptı. Birçoğu sosyal medya paylaşımlarıyla geri dönme arzularını dile getirdi.
"Türkiye'de giderek artan nefret söyleminin" göçmenlerin yaşamını zorlaştırdığına dikkat çeken Çorabatır, Esad'ın devrilmesiyle çoğunluğun dönmeyi değerlendirdiğini ifade ediyor. Çorabatır, ancak "şu aşamada dönmeyiz" diyenler olduğunun da altını çiziyor. Özellikle çocukları uzun yıllardır Türkiye'de eğitime devam eden veya ekonomik durumu iyi olanların kalmayı seçebileceği değerlendiriliyor.
Peki Türkiye Suriyelileri geri gönderme yönünde ne gibi adımlar atabilir?
Türkiye koruma kararını iptal edebilir mi?
Türkiye iç savaşın bittiği gerekçesiyle Suriyelilere tanıdığı geçici koruma statüsünü iptal edebilir. Hükümetin 2014 yılında çıkardığı "Geçici Koruma Yönetmeliği"nin 11'inci maddesi iptal sürecini detaylı şekilde anlatıyor. Buna göre İçişleri Bakanlığının tavsiyesi ile Cumhurbaşkanı koruma kararını kaldırabiliyor.
Türkiye'nin geçici koruma statüsünü iptal eden bir karar alması halinde de Suriyelilerin topluca ülkelerine dönüş sürecinin önü açılmış olur. Ancak her bireyin şahsi olarak karara itiraz etme ve geri dönmesi halinde uğrayacağı zararı mazeret göstererek Türkiye'de ikametinin devamını talep etme hakkı bulunuyor. Bu durumda her başvurucunun dosyası tek tek incelenerek bireysel kararlar verilebiliyor.
Suriye'nin ve kurumların yeniden inşası
Çorabatır, toplu dönüş yönünde bir adım atmadan önce; Şam ile göçmenlerin haklarını garanti altına alacak bir mutabakat imzalanmasının, Suriye'de kapsayıcı bir anayasa hazırlanmasının ve ekonomik koşulların iyileşmesinin beklenmesi gerektiğini vurguluyor.
Temel altyapının yeniden inşası ve mayınların temizlenmesinin dönüşler için atılması gerekecek ilk adımlar olacağını söyleyen İnsan Hakları Gözlemevi (HRW) Suriye araştırmacısı Hiba Zayadin de mülklerin iadesi gibi çözülmesi gereken daha karmaşık meseleler olduğuna da dikkati çekiyor, bunun için bir tazminat mekanizması oluşturulması gerekeceğini anlatıyor. Çatışmaların yaşandığı dönemde tapu kayıtlarının kaybolması ülkelerine geri dönecek Suriyelilerin hak iddialarını zorlaştıracak bir unsur olarak değerlendiriliyor.
DW Türkçe'ye konuşan Suriye-Türkiye Ortak Mülteci Komitesi sözcüsü İnas Bakkora da "Yıllardır ağır silahların kullanıldığı bir ülkede koşullar elbette hemen uygun hale gelmez" diyerek hazırlık sürecinin önemine dikkat çekiyor. Bakkora, eğitim, sağlık ve insani yardımların temin edilmesi yönünde atılması gereken adımlar olduğunu belirtiyor.
Mülteci Komitesi, Suriye muhalefetini uluslararası arenada temsil eden Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile Türkiye İçişleri Bakanlığı ortak girişimiyle kurulmuştu. SMDK'nın HTŞ ile diyaloğunun bulunmaması geri dönüşlerin organize edilmesinde potansiyel bir zorluk oluşturabilir.
HTŞ'nin statüsü değişebilir
Öte yandan HTŞ'nin varlığı Türkiye ve Avrupa'daki seküler göçmenlerin dönme fikrine yaklaşımını da etkileyecek bir unsur olabilir.
İdlib'de bir şeriat yönetimi kuran HTŞ Suriye'yi tıpkı Taliban Afganistan'ı gibi bir din devleti olarak yönetmeyi hedeflerse bunun özellikle kadın ve gençlerin dönüş motivasyonunu olumsuz etkileyeceği değerlendiriliyor. Ancak Türkiye'deki Suriyelilerin din ve HTŞ hakkındaki fikirlerine dair sağlıklı bir veri bulunmuyor.
DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada önce keyfi tutuklamalar ve istismarı önleyecek mekanizmalar oluşturulması gerektiğini kaydeden Hiba Zayadin "HTŞ bu noktada doğru söylemler geliştiriyor ancak eylemlerini görmemiz gerekir" diyor.
Zayadin HTŞ'nin terör örgütü olarak tanımlanmasının, bu örgüt kontrolündeki topraklarda insani faaliyetler ve uluslararası etkileşimi zorlaştırdığına da dikkati çekiyor.
Uzmanlara göre HTŞ ve yaptırım listesindeki üyelerinin yasal statüleri, Suriye'yi istikrara kavuşturma hedefi kapsamında kaçınılmaz olarak ele alınacak.
Metin Çorabatır, "Birleşmiş Milletler nezdinde ilerleyen görüşmeler vardı. Şimdi Şam'ı temsilen HTŞ masada olacak. Şartlar değişti. Batı'nın amacı mültecilerin dönüşü için uygun zemin yaratmaksa terör tanımlaması yeniden ele alınabilir" diyor.
Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşünün önünde başka engeller de bulunuyor.
Yeni bir iç karışıklık endişesi
Ortak düşman Esad'ın yenilmesiyle muhalif grupların kendi aralarında çatışma ihtimali geri dönüşler önünde en ciddi engel olarak gözüküyor.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantic Council'den güvenlik uzmanı Thomas Warrick "Muhalif gruplar içinde üstünlük mücadelesi olacaktır" diyor. DW Türkçe'ye konuşan Warrick, ancak HTŞ'nin şu ana kadar takındığı tutum nedeniyle bu mücadelenin cephede değil, siyaset sahnesinde verilmesini beklediğini belirtiyor.
Türkiye ve Batılı devletlerin terör örgütü saydığı HTŞ Suriye'deki en büyük güç haline geldi. Radikal imajından sıyrılmaya uğraşan örgüt; dini azınlıkları koruma, intikam peşinde koşmama ve yumuşak bir geçiş süreci için her türlü tedbiri alma sözü veriyor.
Batılı devletlerden tanınma arayan HTŞ, Kürt savaşçılar tarafından yönetilen ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile de temas halinde. Suriye'nin kuzey ve doğusunu kontrol eden Kürt liderlerden "ortak bir gelecek inşası için" HTŞ ile diyaloğa hazır oldukları açıklaması gelmişti.
HTŞ'nin uzlaşması gerekecek bir diğer önemli grup da Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO). Geçmişte HTŞ ile sert alan kavgaları veren SMO Halep saldırısıyla başlayan yeni süreçte bu örgüte kısmen destek sağladı.
Süreci hafta sonu Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının bir araya geldiği Katar'ın başkenti Doha'dan takip eden Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezinden (CSIS) Will Todman da "Esad devrildiğine göre şimdi muhalifler arasındaki bölünmeler gün yüzüne çıkacaktır" görüşünü dile getiriyor.
HTŞ'nin şu ana kadar dikkatle izlediği kapsayıcı dilin şiddetli bir çekişmeyi önleyebileceğini kaydeden Will, DW Türkçe'ye verdiği demeçte, "Ancak HTŞ yeni dönemi domine etmeye çalıştığına dair bir işaret gösterirse, SMO ve HTŞ arasında bir güç mücadelesi yaşanmasını beklerim" diyor.
Bölgeyi izleyen uzmanlar Türkiye'nin HTŞ'ye zımni desteği olduğunda hemfikir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen Cuma günü yaptığı açıklamada Ankara'nın pozisyonunu şu sözlerle dünyaya ilan etmişti: "İdlib, Hama, Humus ve hedef tabii Şam. Temennimiz kazasız belasız Suriye'deki bu yürüyüş devam etmesi." Öte yandan SMO kaynakları gazetecilere verdikleri demeçlerde kendilerini "radikal buldukları" HTŞ ile ayrıştırıyor.
Dış müdahaleler dönüşleri zorlaştırabilir
Dış müdahalelerin sürmesi geri dönüşler önündeki bir diğer önemli engel olarak gösteriliyor.
Örneğin İsrail, rejimin düşmesiyle Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi geçerek Suriye topraklarına girdi, ayrıca eski rejime ait bir dizi askeri tesisi bombaladı. İsrail'in tutumunun yeni istikrarsızlıkları tetiklemesinden endişe ediliyor.
Yıllardır muhaliflere yönelik saldırılarda kullanılan Rus hava ve deniz üslerinin akıbeti de belirsiz.
Türkiye'nin, SDG'nin ana omurgasını oluşturan YPG'ye yönelik yeni bir saldırı başlatması da muhtemel. Ankara destekli SMO'nun Fırat Nehri'nin batısındaki Münbiç'ten YPG'yi çıkarma hedefiyle yürüttüğü operasyonun tamamlandığı ve SMO'nun Münbiç'te kontrolü tamamen sağladığı bildiriliyor. Bunun Fırat'ın doğusuna taşınması halinde ülkenin yeniden şiddet sarmalına girebileceği belirtiliyor.
Ancak DW'ye konuşan uzmanlara göre Türkiye'nin şu aşamada bundan kaçınması beklenebilir.
Warrick, "Türkiye, mültecilerin evlerine dönmesini istiyor. Bu yüzden Fırat'ın doğusundaki durumun nispeten istikrarlı kalmasını bekliyorum. Kuzeydoğu Suriye'den acil bir tehdit gelmediği sürece Türkiye'nin önceliği burası olmayacaktır" diyor. Warrick'e göre Suriye Kürtleri de Türkiye ile çatışmak yerine, yeni Şam yönetimiyle ilişkilerini düzenlemeye odaklanmayı seçebilir.
Türkiye'nin sınırında tampon bölge oluşturma iddiasını sürdüreceği görüşündeki Todman ise yakın zamanda kapsamlı bir çatışma ihtimalini göz ardı etmiyor:
"Türkiye, kuzeydoğu Suriye'de YPG hâkimiyetinde bir devletçik oluşmasına göz yummayacaktır. Tampon bölgeyi genişletmeyi deneyeceklerini düşünüyorum."
Ancak yine de "mültecilerin dönüşü" hedefinin Türkiye'nin saldırılarını sınırlayabileceği yorumunu yapan Will Todman, "Sonuçta Türkiye mültecilerin dönüşünü kolaylaştırmaya istekli ve SDG ile yaşanacak çatışmalar bu hedefe engel oluşturacaktır" diyor.
Türkiye yıllardır, Suriye sınırı boyunca 30 kilometre derinliğinde bir "güvenlik koridoru" oluşturmayı hedefliyor.